9 Ağustos 2013 Cuma

MEŞALE ELDEN ELE

Jorge Franco’nun, Jennifer, Leticia ve Amanda adlı üç kız kardeşin hikayesinden yola çıkarak yazdığı Yara İzleri, gerek kurgusu, gerekse de fazlasıyla etkili dili sayesinde, Latin Amerika edebiyatının varlığını günümüzde de en iyi şekilde sürdürdüğüne en güzel kanıtlardan biri belki de.

Büyülü gerçekçilikten izler taşıyan ama buna rağmen yepyeni bir bağlam yaratmayı da başarabilen Yara İzleri, bir yangın sahnesiyle açılıyor. İki katlı bir bina yanmakta, evin malikleri canhıraş bir şekilde kendilerini dışarı atmış ve yanmakta olan evi seyretmektedir. Zamanla yanan evde birinin kaldığı hatırlanır ama onu evden kurtarmak için hiçbir girişimde bulunulmaz. Çünkü ömrünü bir erkekten gelecek telefon uğruna heba eden en büyük kardeş Amanda, kurtarılmayı istememektedir. Jennifer, kocası ve ikizleriyle karşı kaldırıma oturup bu tuhaf sahneyi izlerken, kitap katman katman açılarak Amanda’nın, özürlü çocuğuyla intihar eden Leticia ve Jennifer’ın hikâyesine odaklanır. Yazar, kitabının her bölümünde kahramanları için üç güzel saptamayı ara başlık olarak seçer: “Acılar İcat Eden”, “Telefon Bekleyen” ve “Bir Delilik Yapan.” Kız kardeşlerden Amanda’nın hikâyesini bir telefon beklediği genç adama yazdığı hem ironik hem de nefret dolu mektuplardan takip ederiz. Bu mektuplar sahibine hiçbir zaman varmayacaktır, dahası bir sahibi olduğu da muallâktadır ama Amanda’nın her satırı kadınların erkeklere yazdığı uzun bir mektuptur adeta. Yoksulluktan kurtulmak için türlü çareler ararken giderek bir batağa saplanan ve en sonunda bir delilik yapıp intiharı çıkış yolu olarak seçen Leticia’nın hikâyesi ise anlatıcı ve genç kadının diyaloglarıyla karşımıza çıkar. Ayakta kalmak için durmadan acılar icat eden ve diğer kardeşlerin aksine yoksulluğunu kâra çevirmeye niyetlenen Jennifer’ın hikâyesini ise doğrudan anlatıcının kaleminden okuruz.

Hikâyesinin kurgusuyla zekice oynayan, zamanı sık sık eğip büken, roman boyunca üç kız kardeş kadar onları çepeçevre saran dünyanın sesine de yer veren Jorge Franco, kadın dünyasına içeriden bakmayı başaran ironik diliyle de ayrıca dikkat çekiyor. Ancak, öncelikle şunu belirtmeli: Erkeklerin yanında değil Yara İzleri. Aksine erkekleri yerden yere vurmaktan hiç çekinmiyor. Ancak, kadınların sakarlıklarıyla eğlenmekten geri kalmıyor roman. Yine de kitabın bütünüyle bu konuya odaklandığını söylemek haksızlık olacaktır. Eğer bahse konu Latin Amerikalı bir yazarsa, onun metinlerinde muhakkak birçok başka unsur kolaylıkla bir arada olacaktır. Yara İzleri’nde de böyle. Bir yandan boğan, daraltan bir mekânda yaşayan ve buradan çıkış ararken daha da kötüsüne razı olmak zorunda kalan kız kardeşlerin hikâyesini okuyoruz Yara İzleri’nde, diğer yandan da Latin Amerika ile özdeşleşmiş şiddet ve yoksulluğun gündelik hayata nasıl nüfuz ettiğini görüyoruz. Çehov’un Üç Kız Kardeş oyununa nazire yaparcasına teatral özellikler taşıyan ve sinemaya da göz kırpan Yara İzleri, temposunu sonuna kadar alçaltıp yükselterek, okurunu sıkmadan ama günümüz çoksatar romanlarının hilelerine de yüz vermeden iyi bir roman olmayı başarıyor. Bunda hiç şüphesiz kendisiyle de eğlenen, karmaşık gibi görünen bir hikâyeyi başarılı bir kurgu sayesinde incelten yazarın büyük payı var. Acı yüklü bir hikâyeyi ironiyle dengeleyerek bir yandan okurun kitapta anlatılan olaya belirli mesafede durmasını sağlıyor yazar, diğer yandan da hikâyeye dâhil ettiği acı seslerle bu mesafenin açılmasına engel oluyor. Bunun en güzel örneği ise, üç kız kardeşten Jennifer’ın anlatıldığı bölümlerde ortaya çıkıyor kanımca. Sahici görünmek uğruna kolunu bacağını kırıp dilenmek için sokaklara çıkan kadının acıyla kurduğu ilişki, romanın bütününe de sirayet ediyor bir bakıma. Yara aldıkça komikleşen, ama öte yandan bu komik durumdan acı bir hal çıkarmakta ustalaşan genç kadının ruh dünyası adeta yazarın roman boyunca hedeflediği bir yapı niteliğinde.  

Gabriel Garcia Marquez’in “meşaleyi teslim etmek istediğim yazar,” diyerek halefi ilan ettiği Jorge Franco, Yara İzleri adlı romanıyla bu payeyi fazlasıyla hak ettiğini kanıtlayıp Marquez’den devralınan meşalenin elden ele dolaştığını gösteriyor okurlara. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder