Oya
Baydar, yeni romanı O Muhteşem Hayatınız’da,
ünü tüm dünyayı sarmış Türkiyeli yaşlı bir primadonnanın hayatından yola
çıkarak, Türkiye’nin en netameli konularını odağına alıp, savaş ve yıkımların
insan benliğindeki tahribatlarına odaklanıyor. Artık son demlerine gelmiş bir
divanın, Aliye Sema’nın günün birinde tutkulu bir hayranı olan müzik
öğretmeniyle tanışmasıyla açılıyor roman. Tutkulu hayranı, Aliye Sema’yla
ilgili bir takım fotoğraf ve belgeye ulaşmış ve bunları divaya ulaştırma
derdindedir. Bu fotoğraflar sayesinde, Aliye Sema’nın geçmişini adım adım
aralayan Oya Baydar, bir yandan Aliye Sema, diğer yandan da onun tutkulu
hayranının ağzından büyük bir şaşaa ile anlatılan geçmişin arkasında aslında
başka bir geçmiş daha olduğunu gösteriyor. Oya Baydar, bir subay kızından büyük
bir sahne sanatçısı olmaya uzanan yolda bir takım küçük boşluklar bıraksa da
romanın epey uzun tutulmuş girişinde asıl meseleyi okurdan gizleyip bugüne
odaklanmamızı sağlıyor. Sahne uğruna küçük kızından bile uzak kalan, kızı ve
geçmişini arkasında bırakıp kendisini sadece sahnenin büyüsüne teslim eden
Aliye Sema’nın hayatından kesitler sunan ilk bölümde, bir primadonnanın
rengarenk hayatına odaklanacağı zannı doğuyor okurda. Ancak, Aliye Sema’nın bebeklik
fotoğraflarının olmadığını fark etmesiyle, roman asıl hedefine ilerlemeye
başlıyor. Bir yandan tanrı vergisi sesinden şüpheye düşüyor, çocukluğundan beri
peşini bırakmayan kabusları yeniden canlanıyor, diğer yandan da ömrü boyunca
hemen hemen her anını fotoğraflayan subay babanın, bebekken neden onun
resimlerini çektirmemiş olabileceği sorusuna bir cevap aramaya başlıyor yaşlı
diva.
Oya
Baydar epey uzun tuttuğu O Muhteşem
Hayatınız’ın ikinci bölümünde Aliye
Sema’nın kızı Arya’nın hikayesine yer veriyor bu sefer. Bir yandan annesinden
uzun yıllar uzak kalan orta yaşlardaki Arya’nın hikayesini anlatırken yazar,
diğer yandan da anne kızın uzun yıllar sonra yeniden karşılaşmalarını konu
ediniyor. Roman boyunca kendi kimliğini arayan, asıl kimliğini bulduğunda dahi
bu duyguyu içinden söküp atamayan annenin bir benzeridir adeta Arya. Anne kızın
karşılaşmasında, daha doğrusu ikisinin birden bir kimlik arayışına
yönelmesinde, roman boyunca toplayıcı diye söz edilen tutkulu müzik
öğretmeninin payı vardır yine. Değişik yörelerde müzik araştırması yapan
Arya’nın yolunun Dersim’e düşmesinde, annenin eksik çocukluğunun payı da vardır
şüphesiz ama bu yolculuğun asıl nedeni tıpkı Aliye Sema’da olduğu gibi bir
kimlik arayışıdır. Aliye Sema’ya yol gösteren, onu geçmişiyle ilgili bir
şüphenin içine çeken toplayıcı gibi, Arya’ya da bu yolculukta toplayıcı gibi
bir rehber eşlik edecektir. Genç kadın, 1938’den kalma bir resimdeki
çalgıcıların izini sürerken, bir yandan bu resim aracılığıyla annesinin
geçmişine dair bir ışık arar, diğer yandan da kendi hayatındaki kimlik
karmaşasını Dersim’in hikâyesiyle kapamaya çalışır. Nihayet, yolculuğun sonunda
hem Arya, hem de Aliye Sema asıl kimlikleriyle yüzleşir. Ancak, bu kimlik
arayışının hiç de ülkenin kendi tarihinden uzak olmadığını, aksine bu tarihin
bir parçası olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalır ikisi de. Aliye Sema, vaktiyle
Dersim olayları sırasında subaylara evlatlık verilen Dersim’in kayıp
kızlarından biridir ve bu gerçek romandaki dört kahramana da fazlasıyla ağır
gelir.
1938’de
Dersim’de yaşananlar son zamanlarda iyiden iyiye edebiyatın ilgi alanına
girmeye başladı. Konu ile ilgili yapılmış belgeseller, sözlü tarih çalışmalarına
ek olarak, son yıllarda özellikle Haydar Karataş’ın gerek Gece Kelebeliği, gerekse de On
İki Dağın Sırrı adlı romanlarında başarıyla anlattığı Dersim, yakın zamanda
Murathan Mungan’ın derlediği Bir Dersim
Hikayesi adlı kitapla yeniden gündeme geldi. Oya Baydar’ın romanı O Muhteşem Hayatınız da, özellikle
ikinci bölümden sonra iyiden iyiye bir Dersim romanına dönüşüyor. Her ne kadar,
romanın sonunda yer alan ve gereksiz bulduğum kısa açıklamada, bu romanın bir
Dersim romanı olmadığını söylese de, özellikle Arya’nın yolculuğu sonunda bir
Dersim romanına dönüşüyor O Muhteşem
Hayatınız. Gelenekleri, kültürel çeşitliliği, dinsel referanslarıyla
Dersim, romanın önemli bir ağırlığını taşıyor. Yer yer, ana hikâyeden koparak
ansiklopedik kimi gereksiz bilgilerle bu bağlam iyiden iyiye pekiştiriliyor
romanda. Alevi inancı, etnik farklılığı, bu iki kimliğin birlikte hayat bulduğu
müzik uzun uzadıya yer buluyor romanda. Dahası, Dersim’de yaşayanların belleklerine
de sirayet eden 1938 olaylarının günümüzdeki yansımalarına da romanında yeriyor
yazar. Ancak, tam da bu noktada Oya Baydar’ın romanını diğer Dersim
romanlarından ayıran önemli bir taraf olduğu kanısındayım.
O Muhteşem
Hayatınız, diğer
anlatıların aksine Dersim’e dışarıdan bakan bir roman. Bunu olumsuz anlamda
söylemiyorum. Daha en başından kabul edilmiş bu bakış sayesinde meselesini daha
açık bir şekilde ortaya koyuyor roman. Hiç şüphesiz bu dışarıdan bakma meselesi
romanın çoğu yerinde bir takım handikaplar doğurmuyor değil ancak yine de,
roman kahramanlarını bir arayış sahnesine çeken Oya Baydar, bir zaman sonra
kitabın bu kusurlarını telafi etmeyi başarıyor. Dersim’i anlattığında kimi
handikaplar yaşayan roman, insanın kendi gerçeğiyle yüzleşmesini odağına
aldığında daha etkili bir çehreye bürünüyor. Bunda hiç şüphesiz, roman
yazarının kendi özel hikâyesinin de payı var. Kendisi de tıpkı romanda
anlattığı Aliye Sema gibi bir subay kızı olan Oya Baydar, romanın sonunda yer
alan açıklamada, günün birinde babasının eşyaları arasında, üzerinde “Üçüncü Ordu
Manevrası Hatırası. Tunceli, 1938.”
yazan madalyayı bulduğunu, babasının muhtemelen bu “manevraya” katılan
subaylardan biri olduğunu öğrendikten sonra konuya ilgi duymaya başladığını
belirtiyor. Üstelik, yazar tıpkı romandaki gibi bir toplayıcı hikayesini de
yaşamıştır. Böylece, bir yandan tarihsel, bir yandan da kişisel bir acının izinin
sürüldüğü bir roman çıkıyor ortaya. Dersim’den çok, o “manevradan” arta kalan
insanların hayatlarının sonraki dönemlerde nasıl bir yıkımla karşı karşıya
kalmış olabilecekleri sorusunun peşine düşüyor romanda Oya Baydar. Sonuçta, hem
bireysel, hem de toplumsal anlamda bir çeşit yüzleşme romanına dönüşüyor O Muhteşem Hayatınız. Geriye dönüş
imkânı vermeyen, ancak buna rağmen bir türlü ileriye de savurmayan, bugünün acısına
sabitleyen bir yüzleşme…
0 yorum:
Yorum Gönder