26 Ağustos 2013 Pazartesi

SAKİL VE YERLİ

Doksanlarla birlikte Kürtlerin çıkardığı dergi ve gazetelerde yayımlanmaya başlayan karikatürler, daha çok siyasi bir içeriğe sahip olan ve genellikle günlük politik gelişmelere yönelik çizimlerdi. Bu karikatürlerin daha çok siyasal niyetlerin bir uzantısı olarak tasarlandığı, söz konusu yıllarda karikatürün Kürtlerin çıkardığı yayınlarda bir ihtiyaç veya talepten dolayı değil, politik tasavvurun bir uzantısı olarak kendine bir alan açtığı söylenebilir.

Bu bağlamda, Kürt kökenli karikatüristlerin ilginç bir serüvenleri olduğu görülüyor. Özellikle, günlük gazetelerden dergilere geçiş süreci bu serüveni daha iyi kavramamıza yol açabilir. Bu dönemin ürünü olan Tewlo dergisi, kısa süreli bir yayın olsa da, aslında Kürt çizerlerinin ileride ne tür sıkıntılar yaşayacağının, ne tür bir tıkanmayla karşılaşılacağının da örneklerini verdi. Nitekim, Tewlo kapandıktan bir süre sonra yayımlanacak olan Pîne dergisi de uzun ömürlü olamadı. Bu dergilerin neden uzun ömürlü olamadıkları üzerine pek çok soru soruldu ama sanırım cevap çok başka bir yerdeydi.

O dönemin ürünü olan karikatürlerde kimi genel eğilimler öne çıkıyordu. Neredeyse tüm çizimler siyasal arenadaki karşıtına yönelikti ve bu çizimler dönemin çalkantılı olaylarını sivri bir dille eleştirme görevi görüyordu. Ancak, bu dergilerin belki de bir zorunluluk olarak üzerinde durmadıkları bir konu oldu hep ve cevap da oradaydı kanımca. Kendi üzerine dönmeyen, kendini de hedef tahtasına oturtmayan, kendisini doğuran koşulları faş etmekten kaçınan bir mizah anlayışı bir süre sonra güdük kalmaya mecburdu ne yazık ki. Orhan Koçak’ın kimi Türk karikatüristleri için söylediği şu sözler onlar için de geçerliydi: “hayal kırıklıklarını, tatminsizliklerini ve tiksintilerini açığa vurmak gibi bir dertleri olmadı hiç”. Bu belirlemeden yola çıkarak şöyle denebilir: Bu dergiler, Kürtlerin Kürt olmaya dair meselelerini bir mizah malzemesi olarak düşünemediler ne yazık ki. Şüphesiz, bunda bu dergilerin siyasal bir tasavvurun uzantısı olarak yayımlanmalarının, sözü edilen çevrelerin desteğiyle ayakta kalmalarının da payı vardı. Dolayısıyla, çizilen karikatürler ancak bu siyasal tasavvurun bir uzantısı olmaktan öteye geçemiyordu.

Bu açıdan, Kürt karikatüristlerin, içinden doğdukları geleneği karşına alma cesareti gösteremedi. Çizilen karikatürlerin bir parça zorlama, yaratıcılıktan uzak ve sığ politik işlevler taşımasının, bu karikatürlerin okur katında da ilgi görmemesinin, yayımlanan dergilerin fazla uzun ömürlü olmamasının, hep bir yerlilik sorunu yaşamasının bir nedeni de buydu bana kalırsa.

Mutlaka başka çizerler de vardır ama bu dönemde iki çizerin, Doğan Güzel ile Halil İncesu’nun öne çıktığı görülüyor. Halil İncesu, köşesine daha çok günlük politik olayları taşırken, Doğan Güzel, Qırıx başlığıyla çizdiği kahramanı Keko üzerinden, genellikle gündelik yaşamın politiğini yapmaya çalıştı. İncesu, zaman zaman Kürtçe karikatürler çizse de, Doğan Güzel, Qırıx tiplemesinde Diyarbakır Türkçesi ile Kürtçe karışımı bir dille çizdi karikatürlerini. İlginçtir, sözü edilen dönem Kürtçe kullanımıyla ilgili bir duyarlık taşısa da asıl ilgi gören Doğan Güzel oldu.

Doğan Güzel’in çizdiği Qırıx tipinin izini iyi sürmek gerekiyor kanımca. Bir karikatür tipinin, epey ilgi görmesinin nedeni sadece, başarılı bir çizer, iyi tasarlanmış bir tipleme, gündeliği iyi yansıtan bir bakış açısıyla sınırlı olduğunu sanmıyorum. Qırıx’ı özel kılan durum, ana kahraman Keko dolayımıyla kendi üzerine dönmüş, dönemin aksaklıklarını, olmamışlıklarını sivri bir şekilde, tabi okurun hiçbir zaman kendinden görmediği, Koçak’ın deyişiyle okurun karşıtı olarak gördüğü Keko üzerinden anlatmasında yatıyordu. Siyasi Abê’nin, Kahveci Ramazan Usta’nın, annenin, hatta küçük fırlama kardeş Quto’nun politik kimliği tamdı ama Qırıx’taki (Keko) olmamışlık, Orhan Koçak’ın deyişiyle “doğru”ya yaklaşıp kaçması, “siyasal doğru ile flört halinde olması”, onun “ilginç bir heval” olmasına yol açıyordu.

Doğan Güzel, Keko’yu hep yarım bir heval, sağda solda içip içip duran ama eylemlere de katılan, Siyasi Abê’nin verdiği politik kitaplarla Conan’ı birarada okuyan bir kahraman olarak bir ara bölgeye yerleştirdi. Henüz aktif bir şekilde politik sahneye çekilemeyenlerin, kurtarılmamışların, çoğunlukla şehre sokulmamışların, var oluşunu neredeyse bir feragat üzerine kurmuşların, öfkesini nereye ve neye kanalize edeceğini bilmemişlerin, bu algısını her ne kadar siyasal öğelerle bezese de “asıl köklerine” bağlılığını yenilemekten geri durmayanların temsilcisi, yani bir ara tip olarak çizildi Qırıx.

Ama iyi incelendiği takdirde, Qırıx’ın, yani Keko’nun aslında sınırlı bir çevrenin prototipi olmadığı, aksine bir bütün olarak Kürt algısı üzerine verilerle hareket ettiği de görülecektir. Bu nedenle, hemen hemen her metinde sakil bulunan, metnin alıcının kendisinden saymadığı, belki de sırf bu yüzden nefret ettiği ya da güldüğü kahramana dikkat çekmek gerekiyor kanımca. Çünkü Keko tam da bu sınıra çekilmiş gibidir. Birçok kişinin, bu karikatürleri okurken kendini Keko ile değil de, örneğin Siyasi Abê’yle, arkadaşı Çeto veya küçük kardeş Quto’yla özdeşleştirmesinin, kendisini ana kahraman Keko ile değil de yan kahramanlarla özdeşleştirmesinin bir nedeni bu olamaz mı acaba?

Özeti şu, Qırıx’ın tüm başarısı, o güne değin çekinilen bir deneyime sakınımlı olarak da olsa başvurmasında yatıyordu. Doğan Güzel, Qırıx üzerinden aslında Kürtlerin bir parodisini yapıyordu ve sonrasında da bu yönelimini sürdürmeye devam etti. Onu mesela, Ender Özkahraman’la ayıran belirgin fark da buradaydı kanımca. Özkahraman, daha çok Kürtlere ilişkin bir gösterme gayreti içindeyken ve doğal olarak bunu dışarıdan bir bakışla yaparken, Doğan Güzel, Qırıx dolayımıyla ara bir bölgeyi gösteriyordu bize. Yine de, Güzel’in yeterince cesur olduğunu söylemek zor.

Sonraları, Qırıx’a olan ilginin çok fazla olduğu bir dönemde bu kahramanı çizmeyi bırakan Doğan Güzel, Qırıx yerine başka denemelere girişti. Bir süre sonra çizmeye başladığı yarı fantastik kahraman Niyo, okuyucudan tam olarak ilgi görmedi. Nispeten, bu karikatürlerin hitap ettiği çevrenin karşıtını hedef alan Niyo, kendi üzerine düşünememenin, kendini tıpkı Qırıx’ta olduğu gibi eleştirememenin, kendi tiksindirici hallerini göstermekten uzak olduğu için ilgi görmedi de denilebilir. Sonuçta da Niyo’yu çizmeyi bıraktıktan epey bir zaman sonra da yeniden Qırıx’ı çizmeye başladı Doğan Güzel, hem de yıllar sonra.. Üstelik kaldığı yerden.

Gerçekten de ilginç bir durumdu yaşanan. Bu yazının yayımlandığı sıralarda, Ülkede Özgür Gündem Gazetesi’nde haftalık olarak yayımlanan iki Qırıx karikatüründe de, “her şeyin aynen devam ettiği” vurgusu vardı çünkü. İlk bakışta bu yeni çizimlerde bir çeşit devamlılığın esas alındığını düşünüldü ama değil. Doğan Güzel, tıpkı doksanlarda pek de anlaşılmamış eleştirisine devam ediyordu aslında. Sonrasında yine uzun ömürlü olmayan bu birkaç yeni Qırıx karikatüründen yola çıkıp bazı çıkarsamalar yapmak sorunlu olabilir ama Doğan Güzel’in her seferinde yeni bir deneyimin peşinde olduğu söylenebilir.

Daha önceleri sıra dışı bir tip olarak çizilen Qırıx, yaratıcısı tarafından, bu yeni karikatürlerde başka bir bağlam içinde çizildi. Üstelik, bu yeni karikatürlerde uç bir halde sunulan sadece Qırıx’ın kendisi de değildi. Doksanlarda çizilen karikatürlerde, genellikle uyum sağlayamayan, siyasi düzleme bir türlü istenildiği gibi çekilemeyen, hep bir ara bölgeye yerleştirilen Keko’nun (Qırıx’ın) kendisi iken, Doğan Güzel’in yıllar sonra yeniden çizdiği karikatürlerde sade Keko’nun kendisi değil, Siyasi Abê ile Keko’nun en yakın arkadaşı Çeto da bir uyumsuzluğun ve bir ara bölgenin içinde gösterildi.

Gündelik yaşamdaki kimi aksaklıkların yansıtıldığı bu yeni karikatürler bir yönüyle gerçekten de ilginç bir yön taşıyordu. Dönem artık savaşın dönemi değil, her yönden barış taleplerinin dile getirildiği bir dönemdi. Epey çalkantılı bir dönemin ürünü olan Qırıx, bu yeni dönemde yaşasa acaba nasıl bir yönelim içinde olurdu? Üstelik sadece Qırıx da değil, Siyasi Abê, Çeto, hatta küçük fırlama kardeş Quto, bütün bu politik tipler “değişen” siyasal koşullar içinde nasıl bir konum içinde olabilirdi acaba? Doğan Güzel, yıllar sonra yeniden çizdiği Qırıx karikatürlerinde bu sorunun cevabını aradı. Ortaya da şöyle bir tablo çıktı: Önceki yıllarda çizilen bantlarda siyasal otoritenin temsili olan Siyasi Abê ile en yakın arkadaşı Çeto, bu yeni döneme kolayca adapte olurken, Qırıx, bu yeni döneme bir türlü uyum sağlayamamış, kendini hâlâ doksanlı yıllardaki haleti ruhiye içinde tanımlamaya çalışan, kendini bir noktaya sabitlemiş bir tavırla çıktı karşımıza. Herkes değişmiş, yeni dönemin argümanlarına sarılmışken, Qırıx, doksanlı yıllarda pek de içselleştiremediği değerlere vurgu yapmaktadır bu sefer. Denilebilir ki, Qırıx tam “doğruyu” bulmuşken, bu sefer “doğru” değişmiş ve yine bir başına kalmıştır. Doğan Güzel, bir yandan bu yeni dönemde konu edinilen kişilerin statikliğini göstermeye çalışırken, aynı zamanda belirli bir siyasal çevre içindeki değişimleri de göstermeye çalıştı aslında. Denilebilir ki, Doğan Güzel bu yeni çizgilerinde çift yönlü bir niyetle yola çıktı. Bir aşırı yorum olabilir ama onun eleştirisinin hedefinde belki hem söz konusu siyasal oluşum vardı, hem de bir bütün olarak Kürt toplumunun kendi iç meseleleri. Ama Qırıx’ın bu yeni dönemi de uzun ömürlü olmadı.

Doğan Güzel’in hep olumsuz bir figür olarak karikatürlerine taşıdığı tipleri (örneğin, Keko’nun davasına-sevdiğine laf atan serseriler, örneğin lümpenler, örneğin “mış gibi” yapan kimi devrimciler), yani Güzel’in hep dışarıda tuttuğu tipleri yıllar sonra başka bir Kürt çizer fark etti: Rewhat.

Denilebilir ki, Rewhat bir ölçüde Doğan Güzel’in karşı kutbu durumunda bir çizer. Çünkü Rewhat, tiksindirici olarak addedilen ama buna karşın yine de izlenmekten alıkonulamayan alan üzerinden anlatıyordu derdini. Düne kadar, Kürt çizerleri daha çok “kutsal” bölgelerde dolaşıp sadece siyasal karşıtını hedef alırken, bu genç çizer karikatür sanatıyla ilgili çok önemli bir bilgiye vakıf olduğunu da gösterdi bize: Dışta değil içtekini aramak, kutsal olan değil kirliye odaklanmak.

Orhan Koçak, Qırıx üzerine kaleme aldığı “İlginç Bir Heval” adlı yazısının girişinde (Virgül Dergisi, sayı: 6), Türk karikatüristlerini sınıflandırırken bir tür yerlilik sorununa dikkat çekmişti. Koçak, söz konusu yazısında, bir kısım karikatüristin yerlilik duygusunu ancak en tatsız, en acıklı, en düşkün ve bayağı olana gittikleri zaman çözebildiklerini belirtiyordu. Rehat’ı, Doğan Güzel ve diğer karikatüristlerden ayıran en önemli yan da burada yatıyor bana kalırsa. Rewhat, diğer karikatüristlerin ötelediği veya sakil çizdiği tipleri esas alıyor çoğunlukla. Bunu yaparken de, örneğin Güzel gibi sezdirerek değil, kötüleyerek değil, olumsuz figürler yaratarak da değil, bizatihi Kürtlerin kendisini hedef tahtasına oturtarak, yaygın bir siyasal söylemi karşısına alarak yapıyor eleştirisini. Yıllar yılı bastırılan, konuşulmayan, tartışılmayan kimi unsurları çok uç bir biçimde çizgilerine taşıyor. Hem de bir bütün olarak; Alevi, Sünni, Kürt, Zaza; politik ve apolitik halleriyle, en çok da Kürtlere dair muhafazakâr bir tonu faş ederek resmediyor Kürtleri.

Bu yetenekli genç Kürt çizer dikkatle izlenmeli kanımca. Mizahın gerektirdiği sivri bir dilin imkânlarını kullanarak, muhafazakâr kaygılarla, o çok ciddiye alınan geleneklerle, siyasal tasarımlarla; tartışılmayan, söylenmeyen, şimdiye kadar çizilmeyen birçok unsuru çizgilerine taşıyor bu genç çizer. Karikatürleri hiç şüphesiz politik. Ama bu politik tavrı, önceki çizerler gibi sadece karşıtına değil, kendinden olana da yöneltiyor. Esasen, onu Doğan Güzel’den ayıran ve daha şimdiden ilgiyle takip edilmesine yol açan en önemli fark da burada yatıyor kanımca. Doğan Güzel, eleştirisini örtülü bir şekilde ve bir bağlamın içinde kalmaya dikkat ederek yaparken, Rewhat, eleştirisini yapmak için herhangi bir dolayıma gerek duymuyor, üstelik epey de sakil bölgelerde geziniyor.

Rewhat, sakil bölgelerde gezindikçe karikatürleri yerli bir ton da kazanıyor. Bize, edindiğimiz veya bize sunulmuş olan kimliklerimizi abartmamayı, bu kimliklerin aynı zamanda bir tür darlaşma tehlikesi taşıdığını da gösteriyor bu genç çizer. Bozarak, parçalayarak, bize dair olanı en sakil şekilde göstererek, kimliklerimizin en karanlık bölgelerinde dolaşarak yapıyor bunu.
                                                                      
                                                                                                                      Esmer Dergisi

0 yorum:

Yorum Gönder

ETİKETLER

12 Eylül (3) 1938 (1) Abdulhamid (1) Acılar İcat Eden (1) Adalet Ağaoğlu (2) Adorno (1) Ahmet Erhan (3) Alacakaranlıktaki Ülke (1) Aliye Sema (1) Almanya (1) Altın Ayı (1) Amanda (1) Amerika'nın Yanık Çocukları (1) Anlambilim (1) Anne ben geldim (1) Arap (1) Arya (1) Aslan ve Ressam (1) At (1) Avustralyalı (1) Aydın Şimşek (1) Ayrılık Provaları (1) Babalar ve Oğullar (1) Bağçe (1) Bana İsmail Deyin (1) Bana Sen Söyle (1) Baykuş Virane Sever (1) Behçet Çelik (1) Ben Gaomi Kuzeydoğu Bucağı (1) Berlin Film Festivali (1) Bıçağa Adanan Çocuk (1) Bildiriler (2) Bin Hüzünlü Haz (1) Bir Delilik Yapan (1) Bir Dersim Hikayesi (1) Bir Gemide (1) Birgül Oğuz (1) Bügün de ölmedim anne (1) Büyük Ustayı Ziyaret (1) Calvino (1) Celal Sılay (1) Cemil Kavukçu (3) Cennetin Kayıp Toprakları (1) Cevval Dayı (1) Clement Freud (1) Çehov (1) Çığlık (1) Demir Özlü (2) Denemeler (10) Dersim (1) Doğan Güzel (1) Dur (1) Düğüne (1) Edebiyat Nedir (1) Edebiyat Olayı (1) Edip Cansever (1) Edward Said (1) Eli Horowitz (1) Elias Canetti (1) Erdem Kurtuldu (1) Ergani (1) Eriyen Gelin (1) Ermeni meselesi (1) Esmer Dergisi Yazıları (2) Faruk Duman (1) Fasulyenin Bildiği (1) Feridun Andaç (1) Ferit Edgü (2) Gabriel Garcia Marquez (1) Galiçya (1) Gece Kelebeği (1) Geş Bin Ergani! (1) Giuseppe Tornatore (1) Hah (1) Hakan Günday (1) Hakkâri’de Bir Mevsim/O (1) Halide Edip Adıvar (1) Halil İncesu (1) Har (2) Hasan Ali Toptaş (2) Haydar Ergülen (1) Haydar Karataş (1) Heba (1) Herta Müller (1) Hesenê Metê (1) Hokusai (1) Ian McEwan (1) Irmak Zileli (1) İhsan Oktay Anar (1) İhsan Sait (1) İnci (1) İrene (1) İtalo Calvino (1) Jale Parla (1) Jennifer (1) Johan Baez (1) Johan Strauss (1) John Berger (1) Jon Scieszka (1) Jonathan Safran Foer (1) Jorge Franco (1) Joseph Roth (1) Joseph Trotta (1) Kasırganın Gözü (1) Keko (1) Kemal Tahir (1) Kenan (1) Kışi Ruhu (1) Kızıl Darı Tarlaları (1) Kindar Sabahı (1) Kitap Tanıtım Yazıları (15) Kitap Zamanı (1) Köy Enstitüleri (1) Küfran (1) Kürt sorunu (1) Kürtçe (1) Latin Amerika (1) Leonard Cohen (1) Leticia (1) Leyla Erbil (1) Mahir Günşiray (1) Mahmut Makal (1) Malcolm Brandbury (1) Mareşal Joseph Radetzky von Radetz (1) Marksiszm (1) Mavi Randevu (1) McEwan (1) Mehmet Atlı (1) Milliyet Sanat Yazıları (4) Mirza (1) Mo Yan (1) Murat Belge (1) Murat Gülsoy (1) Murat Uyurkulak (2) Murathan Mungan (1) Nancy (1) Necati Tosuner (1) Necatigil Şiir Ödülü (1) Neil Gaiman (1) Netamiye (1) Nick Hornby (1) Nilüfer Kuyaş (1) Nobel (2) Nurdan Gürbilek (2) Nuri Bilge Ceylan (1) O Muhteşem Hayatınız (1) Oğuz Atay (3) On İki Dağın Sırrı (1) Orhan Kahyaoğlu (1) Orhan Koçak (1) Orhan Pamuk (1) Osman Konuk (1) Oya Baydar (1) Ömer Madra (1) Ömer Türkeş (1) Özgür Gündem (1) Pîne (1) Post-yapısalcılık (1) Psikanaliz (1) Puslu Kıtalar Atlası (1) Qırıx (1) Radetzky Marşı (1) Reşat Nuri Güntekin (1) Romanya (1) Sahaf (1) Sahibinden Satılık (1) Sancı (1) Sartre (1) Semih Gümüş (2) Sencer ile Yusufçuk (1) Seray Şahiner (1) Sezin Öney (1) Silvan (1) Siyasi Abê (1) Solferino Kahramanı (1) Söyleşiler (1) Suskunlar (1) Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı (1) Suzan Sontag (1) Suzanne (1) Sylvia Platht (1) Şamatacı Suçlular ve Daha Fazlası (1) Şehirde Bir Yılkı Atı (1) Şerif Mardin (1) Şükrü Erbaş (1) Taşra Sıkıntısı (1) Tefail (1) Tek Bacaklı Yolcu (1) Telefon Bekleyen (1) Tene Yazılan Ayetler (1) Terry Eagleton (1) Tevrat (1) Tewlo (1) Tezer Özlü (1) Thomas Pynchon (1) Tol (1) Tom Thompson (1) Toni Morrison (1) Tori Amos (1) Tunceli (1) türk Öykücülüğü (1) Türkiye Ayağa Kalk (1) Umberto Eco (1) Uykuların Doğusu (1) Uzun İhsan Efendi (1) Üç Düş/Üş (1) Üç Kız Kardeş (1) Vahşetin Çağrısı (1) Vedat Nedim Tör (1) Virgül (1) Viyana (1) Wittgenstein (1) Yabu (1) Yalnızlıktan Devren Kiralık (1) Yara İzleri (1) Yaratıcı Yazarlık (1) Yavuz Ekinci (1) Yazıköy (1) Yedinci Gün (1) Yimou Zhang (1) Yoklar Fısıltısı (1) Yunus Emre (1) Yusuf Atılgan (1) Zazaca (1) Ziya (1) Ziyan Murat Uyurkulak (1) Zülkarneyn (1) Zweig (1)