Doksanlarla birlikte Kürtlerin
çıkardığı dergi ve gazetelerde yayımlanmaya başlayan karikatürler, daha çok
siyasi bir içeriğe sahip olan ve genellikle günlük politik gelişmelere yönelik
çizimlerdi. Bu karikatürlerin daha çok siyasal niyetlerin bir uzantısı olarak
tasarlandığı, söz konusu yıllarda karikatürün Kürtlerin çıkardığı yayınlarda
bir ihtiyaç veya talepten dolayı değil, politik tasavvurun bir uzantısı olarak
kendine bir alan açtığı söylenebilir.
Bu bağlamda, Kürt kökenli
karikatüristlerin ilginç bir serüvenleri olduğu görülüyor. Özellikle, günlük
gazetelerden dergilere geçiş süreci bu serüveni daha iyi kavramamıza yol
açabilir. Bu dönemin ürünü olan Tewlo dergisi, kısa süreli bir yayın olsa da,
aslında Kürt çizerlerinin ileride ne tür sıkıntılar yaşayacağının, ne tür bir
tıkanmayla karşılaşılacağının da örneklerini verdi. Nitekim, Tewlo kapandıktan
bir süre sonra yayımlanacak olan Pîne dergisi de uzun ömürlü olamadı. Bu
dergilerin neden uzun ömürlü olamadıkları üzerine pek çok soru soruldu ama
sanırım cevap çok başka bir yerdeydi.
O dönemin ürünü olan
karikatürlerde kimi genel eğilimler öne çıkıyordu. Neredeyse tüm çizimler
siyasal arenadaki karşıtına yönelikti ve bu çizimler dönemin çalkantılı
olaylarını sivri bir dille eleştirme görevi görüyordu. Ancak, bu dergilerin
belki de bir zorunluluk olarak üzerinde durmadıkları bir konu oldu hep ve cevap
da oradaydı kanımca. Kendi üzerine dönmeyen, kendini de hedef tahtasına
oturtmayan, kendisini doğuran koşulları faş etmekten kaçınan bir mizah anlayışı
bir süre sonra güdük kalmaya mecburdu ne yazık ki. Orhan Koçak’ın kimi Türk
karikatüristleri için söylediği şu sözler onlar için de geçerliydi: “hayal
kırıklıklarını, tatminsizliklerini ve tiksintilerini açığa vurmak gibi bir dertleri
olmadı hiç”. Bu belirlemeden yola çıkarak şöyle denebilir: Bu dergiler,
Kürtlerin Kürt olmaya dair meselelerini bir mizah malzemesi olarak
düşünemediler ne yazık ki. Şüphesiz, bunda bu dergilerin siyasal bir tasavvurun
uzantısı olarak yayımlanmalarının, sözü edilen çevrelerin desteğiyle ayakta
kalmalarının da payı vardı. Dolayısıyla, çizilen karikatürler ancak bu siyasal
tasavvurun bir uzantısı olmaktan öteye geçemiyordu.
Bu açıdan, Kürt
karikatüristlerin, içinden doğdukları geleneği karşına alma cesareti
gösteremedi. Çizilen karikatürlerin bir parça zorlama, yaratıcılıktan uzak ve
sığ politik işlevler taşımasının, bu karikatürlerin okur katında da ilgi
görmemesinin, yayımlanan dergilerin fazla uzun ömürlü olmamasının, hep bir
yerlilik sorunu yaşamasının bir nedeni de buydu bana kalırsa.
Mutlaka başka çizerler de vardır
ama bu dönemde iki çizerin, Doğan Güzel ile Halil İncesu’nun öne çıktığı
görülüyor. Halil İncesu, köşesine daha çok günlük politik olayları taşırken,
Doğan Güzel, Qırıx başlığıyla çizdiği kahramanı Keko üzerinden, genellikle
gündelik yaşamın politiğini yapmaya çalıştı. İncesu, zaman zaman Kürtçe
karikatürler çizse de, Doğan Güzel, Qırıx tiplemesinde Diyarbakır Türkçesi ile
Kürtçe karışımı bir dille çizdi karikatürlerini. İlginçtir, sözü edilen dönem
Kürtçe kullanımıyla ilgili bir duyarlık taşısa da asıl ilgi gören Doğan Güzel
oldu.
Doğan Güzel’in çizdiği Qırıx
tipinin izini iyi sürmek gerekiyor kanımca. Bir karikatür tipinin, epey ilgi
görmesinin nedeni sadece, başarılı bir çizer, iyi tasarlanmış bir tipleme,
gündeliği iyi yansıtan bir bakış açısıyla sınırlı olduğunu sanmıyorum. Qırıx’ı
özel kılan durum, ana kahraman Keko dolayımıyla kendi üzerine dönmüş, dönemin
aksaklıklarını, olmamışlıklarını sivri bir şekilde, tabi okurun hiçbir zaman kendinden
görmediği, Koçak’ın deyişiyle okurun karşıtı olarak gördüğü Keko üzerinden
anlatmasında yatıyordu. Siyasi Abê’nin, Kahveci Ramazan Usta’nın, annenin,
hatta küçük fırlama kardeş Quto’nun politik kimliği tamdı ama Qırıx’taki (Keko)
olmamışlık, Orhan Koçak’ın deyişiyle “doğru”ya yaklaşıp kaçması, “siyasal doğru
ile flört halinde olması”, onun “ilginç bir heval” olmasına yol açıyordu.
Doğan Güzel, Keko’yu hep yarım
bir heval, sağda solda içip içip duran ama eylemlere de katılan, Siyasi Abê’nin
verdiği politik kitaplarla Conan’ı birarada okuyan bir kahraman olarak bir ara
bölgeye yerleştirdi. Henüz aktif bir şekilde politik sahneye çekilemeyenlerin,
kurtarılmamışların, çoğunlukla şehre sokulmamışların, var oluşunu neredeyse bir
feragat üzerine kurmuşların, öfkesini nereye ve neye kanalize edeceğini
bilmemişlerin, bu algısını her ne kadar siyasal öğelerle bezese de “asıl
köklerine” bağlılığını yenilemekten geri durmayanların temsilcisi, yani bir ara
tip olarak çizildi Qırıx.
Ama iyi incelendiği takdirde, Qırıx’ın,
yani Keko’nun aslında sınırlı bir çevrenin prototipi olmadığı, aksine bir bütün
olarak Kürt algısı üzerine verilerle hareket ettiği de görülecektir. Bu
nedenle, hemen hemen her metinde sakil bulunan, metnin alıcının kendisinden
saymadığı, belki de sırf bu yüzden nefret ettiği ya da güldüğü kahramana dikkat
çekmek gerekiyor kanımca. Çünkü Keko tam da bu sınıra çekilmiş gibidir. Birçok
kişinin, bu karikatürleri okurken kendini Keko ile değil de, örneğin Siyasi
Abê’yle, arkadaşı Çeto veya küçük kardeş Quto’yla özdeşleştirmesinin, kendisini
ana kahraman Keko ile değil de yan kahramanlarla özdeşleştirmesinin bir nedeni
bu olamaz mı acaba?
Özeti şu, Qırıx’ın tüm başarısı,
o güne değin çekinilen bir deneyime sakınımlı olarak da olsa başvurmasında
yatıyordu. Doğan Güzel, Qırıx üzerinden aslında Kürtlerin bir parodisini
yapıyordu ve sonrasında da bu yönelimini sürdürmeye devam etti. Onu mesela,
Ender Özkahraman’la ayıran belirgin fark da buradaydı kanımca. Özkahraman, daha
çok Kürtlere ilişkin bir gösterme gayreti içindeyken ve doğal olarak bunu
dışarıdan bir bakışla yaparken, Doğan Güzel, Qırıx dolayımıyla ara bir bölgeyi
gösteriyordu bize. Yine de, Güzel’in yeterince cesur olduğunu söylemek zor.
Sonraları, Qırıx’a olan ilginin
çok fazla olduğu bir dönemde bu kahramanı çizmeyi bırakan Doğan Güzel, Qırıx
yerine başka denemelere girişti. Bir süre sonra çizmeye başladığı yarı
fantastik kahraman Niyo, okuyucudan tam olarak ilgi görmedi. Nispeten, bu
karikatürlerin hitap ettiği çevrenin karşıtını hedef alan Niyo, kendi üzerine
düşünememenin, kendini tıpkı Qırıx’ta olduğu gibi eleştirememenin, kendi
tiksindirici hallerini göstermekten uzak olduğu için ilgi görmedi de
denilebilir. Sonuçta da Niyo’yu çizmeyi bıraktıktan epey bir zaman sonra da
yeniden Qırıx’ı çizmeye başladı Doğan Güzel, hem de yıllar sonra.. Üstelik
kaldığı yerden.
Gerçekten de ilginç bir durumdu
yaşanan. Bu yazının yayımlandığı sıralarda, Ülkede Özgür Gündem Gazetesi’nde
haftalık olarak yayımlanan iki Qırıx karikatüründe de, “her şeyin aynen devam
ettiği” vurgusu vardı çünkü. İlk bakışta bu yeni çizimlerde bir çeşit
devamlılığın esas alındığını düşünüldü ama değil. Doğan Güzel, tıpkı
doksanlarda pek de anlaşılmamış eleştirisine devam ediyordu aslında. Sonrasında
yine uzun ömürlü olmayan bu birkaç yeni Qırıx karikatüründen yola çıkıp bazı
çıkarsamalar yapmak sorunlu olabilir ama Doğan Güzel’in her seferinde yeni bir
deneyimin peşinde olduğu söylenebilir.
Daha önceleri sıra dışı bir tip
olarak çizilen Qırıx, yaratıcısı tarafından, bu yeni karikatürlerde başka bir
bağlam içinde çizildi. Üstelik, bu yeni karikatürlerde uç bir halde sunulan
sadece Qırıx’ın kendisi de değildi. Doksanlarda çizilen karikatürlerde,
genellikle uyum sağlayamayan, siyasi düzleme bir türlü istenildiği gibi
çekilemeyen, hep bir ara bölgeye yerleştirilen Keko’nun (Qırıx’ın) kendisi
iken, Doğan Güzel’in yıllar sonra yeniden çizdiği karikatürlerde sade Keko’nun
kendisi değil, Siyasi Abê ile Keko’nun en yakın arkadaşı Çeto da bir
uyumsuzluğun ve bir ara bölgenin içinde gösterildi.
Gündelik yaşamdaki kimi
aksaklıkların yansıtıldığı bu yeni karikatürler bir yönüyle gerçekten de ilginç
bir yön taşıyordu. Dönem artık savaşın dönemi değil, her yönden barış
taleplerinin dile getirildiği bir dönemdi. Epey çalkantılı bir dönemin ürünü
olan Qırıx, bu yeni dönemde yaşasa acaba nasıl bir yönelim içinde olurdu?
Üstelik sadece Qırıx da değil, Siyasi Abê, Çeto, hatta küçük fırlama kardeş
Quto, bütün bu politik tipler “değişen” siyasal koşullar içinde nasıl bir konum
içinde olabilirdi acaba? Doğan Güzel, yıllar sonra yeniden çizdiği Qırıx
karikatürlerinde bu sorunun cevabını aradı. Ortaya da şöyle bir tablo çıktı:
Önceki yıllarda çizilen bantlarda siyasal otoritenin temsili olan Siyasi Abê
ile en yakın arkadaşı Çeto, bu yeni döneme kolayca adapte olurken, Qırıx, bu
yeni döneme bir türlü uyum sağlayamamış, kendini hâlâ doksanlı yıllardaki
haleti ruhiye içinde tanımlamaya çalışan, kendini bir noktaya sabitlemiş bir
tavırla çıktı karşımıza. Herkes değişmiş, yeni dönemin argümanlarına
sarılmışken, Qırıx, doksanlı yıllarda pek de içselleştiremediği değerlere vurgu
yapmaktadır bu sefer. Denilebilir ki, Qırıx tam “doğruyu” bulmuşken, bu sefer
“doğru” değişmiş ve yine bir başına kalmıştır. Doğan Güzel, bir yandan bu yeni
dönemde konu edinilen kişilerin statikliğini göstermeye çalışırken, aynı
zamanda belirli bir siyasal çevre içindeki değişimleri de göstermeye çalıştı
aslında. Denilebilir ki, Doğan Güzel bu yeni çizgilerinde çift yönlü bir
niyetle yola çıktı. Bir aşırı yorum olabilir ama onun eleştirisinin hedefinde
belki hem söz konusu siyasal oluşum vardı, hem de bir bütün olarak Kürt
toplumunun kendi iç meseleleri. Ama Qırıx’ın bu yeni dönemi de uzun ömürlü
olmadı.
Doğan Güzel’in hep olumsuz bir
figür olarak karikatürlerine taşıdığı tipleri (örneğin, Keko’nun
davasına-sevdiğine laf atan serseriler, örneğin lümpenler, örneğin “mış gibi”
yapan kimi devrimciler), yani Güzel’in hep dışarıda tuttuğu tipleri yıllar
sonra başka bir Kürt çizer fark etti: Rewhat.
Denilebilir ki, Rewhat bir ölçüde
Doğan Güzel’in karşı kutbu durumunda bir çizer. Çünkü Rewhat, tiksindirici
olarak addedilen ama buna karşın yine de izlenmekten alıkonulamayan alan
üzerinden anlatıyordu derdini. Düne kadar, Kürt çizerleri daha çok “kutsal”
bölgelerde dolaşıp sadece siyasal karşıtını hedef alırken, bu genç çizer
karikatür sanatıyla ilgili çok önemli bir bilgiye vakıf olduğunu da gösterdi
bize: Dışta değil içtekini aramak, kutsal olan değil kirliye odaklanmak.
Orhan Koçak, Qırıx üzerine kaleme
aldığı “İlginç Bir Heval” adlı yazısının girişinde (Virgül Dergisi, sayı: 6),
Türk karikatüristlerini sınıflandırırken bir tür yerlilik sorununa dikkat
çekmişti. Koçak, söz konusu yazısında, bir kısım karikatüristin yerlilik
duygusunu ancak en tatsız, en acıklı, en düşkün ve bayağı olana gittikleri
zaman çözebildiklerini belirtiyordu. Rehat’ı, Doğan Güzel ve diğer
karikatüristlerden ayıran en önemli yan da burada yatıyor bana kalırsa. Rewhat,
diğer karikatüristlerin ötelediği veya sakil çizdiği tipleri esas alıyor
çoğunlukla. Bunu yaparken de, örneğin Güzel gibi sezdirerek değil, kötüleyerek
değil, olumsuz figürler yaratarak da değil, bizatihi Kürtlerin kendisini hedef
tahtasına oturtarak, yaygın bir siyasal söylemi karşısına alarak yapıyor
eleştirisini. Yıllar yılı bastırılan, konuşulmayan, tartışılmayan kimi
unsurları çok uç bir biçimde çizgilerine taşıyor. Hem de bir bütün olarak;
Alevi, Sünni, Kürt, Zaza; politik ve apolitik halleriyle, en çok da Kürtlere
dair muhafazakâr bir tonu faş ederek resmediyor Kürtleri.
Bu yetenekli genç Kürt çizer
dikkatle izlenmeli kanımca. Mizahın gerektirdiği sivri bir dilin imkânlarını
kullanarak, muhafazakâr kaygılarla, o çok ciddiye alınan geleneklerle, siyasal
tasarımlarla; tartışılmayan, söylenmeyen, şimdiye kadar çizilmeyen birçok
unsuru çizgilerine taşıyor bu genç çizer. Karikatürleri hiç şüphesiz politik.
Ama bu politik tavrı, önceki çizerler gibi sadece karşıtına değil, kendinden
olana da yöneltiyor. Esasen, onu Doğan Güzel’den ayıran ve daha şimdiden
ilgiyle takip edilmesine yol açan en önemli fark da burada yatıyor kanımca.
Doğan Güzel, eleştirisini örtülü bir şekilde ve bir bağlamın içinde kalmaya
dikkat ederek yaparken, Rewhat, eleştirisini yapmak için herhangi bir dolayıma
gerek duymuyor, üstelik epey de sakil bölgelerde geziniyor.
Rewhat, sakil bölgelerde
gezindikçe karikatürleri yerli bir ton da kazanıyor. Bize, edindiğimiz veya
bize sunulmuş olan kimliklerimizi abartmamayı, bu kimliklerin aynı zamanda bir
tür darlaşma tehlikesi taşıdığını da gösteriyor bu genç çizer. Bozarak,
parçalayarak, bize dair olanı en sakil şekilde göstererek, kimliklerimizin en
karanlık bölgelerinde dolaşarak yapıyor bunu.
Esmer
Dergisi
0 yorum:
Yorum Gönder