9 Ağustos 2013 Cuma

HEBA OLAN HAYATLAR!

Türk edebiyatında doğrudan ya da dolaylı olarak askerliği konu edinen, oradaki uzun ve sancılı deneyimi edebiyat sahnesine taşıyan pek az kitap vardır. Bunda, ağırlığı yeni yeni kırılan askeri baskı kadar, yazarlarımızın çoğunun askerlik hizmetlerini kısa dönem veya bedelli olarak yapmalarının da payı vardır belki de. Nihayetinde, kimi son dönem yazarlarımız hariç, “her Türk erkeğinin” yaşadığı bu sancılı deneyimin izlerini edebiyatımızda pek göremeyiz. Öte yandan, son dönem yazarlarımız arasında Hakan Günday’ın Ziyan ve Murat Uyurkulak’ın Har adlı romanları, kısmen de olsa askerliğe dair etkili romanlar olarak anılabilir. Ancak, her iki romanda da gerçeklikle kurulan ilişkide kimi problemlerin olduğu görüldü. Dokunulmamış bir alana el atmanın başarısına rağmen, iki roman da askerliği bir olaylar dizisi olarak kurgulamaktan öte, oradaki içsel sıkıntıyı öne çıkarmada yeterince etkili olamadı kanımca. Ama Hasan Ali Toptaş’ın yeni romanı Heba, dilinden kurgusuna, gerçeklikle kurduğu ilişkiye kadar epey önemli bir roman olarak öne çıkıyor.
Bir rüya sahnesiyle açılan Heba, romanın hemen başında Ziya adlı bir kahramanla tanıştırıyor bizi. Romanın kahramanı evini boşaltıp başka bir yere, uzak bir köydeki bir bağ evine taşınmaya hazırlanmaktadır. Genç yaşta hayatı darmadağın olmuş ev sahibesiyle Ziya arasındaki uzun ve vurucu diyaloga bir kuş eşlik eder öte yandan. Aralık camdan içeriye sızan kuş evi darmadağın ederken, kâğıt hışırtılarıyla uykusundan uyanır Ziya. Ancak, yine de Hasan Ali Toptaş’ın hemen hemen tüm romanlarında olduğu gibi bu rüya sahnesi de gerçekle düş arasındaki ara bölgeye konumlandırılır. Peşinden de Ziya’nın asker arkadaşı Kenan’ın yaşadığı Yazıköy’e yerleşmesi anlatılır. Bu köyde yaşayan insanların tümü heba olmuş bir ömrün içinden fırlamış gibidir adeta. Romanın kahramanı Ziya, köyde (Körükçü Kazım hariç) kime rast gelirse gelsin, tıpkı kendisi gibi o kahramanı kuşatan acı bir hikâyeyle karşılaşır. (Romanın ömrü heba olmamış tek kahramanının tükenişine de ancak romanın sonunda tesadüf ederiz.) Ziya’nın askerlik arkadaşı Kenan, onun yeğeni Besim, Hulki Dede, Cabbar’la Numan kardeşler, Cevval Dayı gibi bütün roman kahramanlarını bir acı hikâyeyle ve heba olmuş bir ömürle kuşatıyor Toptaş.  Öte yandan daha ilk bölümde karşımıza çıkan kuş, her nereye giderse gitsin kahramanın peşini bir türlü bırakmıyor. Giderek bir imge halini alan bu kuş, romanın bel kemiğini oluşturuyor adeta.
Yine de kitabın hemen girişinde resmedilen bu kederli sahnelere rağmen, epey zaman sonra asıl istikametine yöneliyor Heba. Ziya ve Kenan’ın önce Silvan’daki, ardından da Suriye sınırındaki askerlik günlerine götürüyor bizi roman. Yarasını o askerlik günlerinde almış, sayısız olaya tanıklık etmiş, rütbelilerin türlü eziyetlerine maruz kalmış, bu sınır karakolunda pek çok ölüme tanıklık etmiş Ziya’nın yaşadıklarını etkileyici sahneler ve buna eşlik eden enfes bir dil yardımıyla anlatıyor yazar. (Öte yanda, romanın tümüne hâkim olmamakla birlikte Kürt meselesine dair önemli ayrıntıların romanın kimi yerlerinde karşımıza çıktığını belirtmek gerekiyor.) Bugün ve geçmiş arasında gidip gelen Heba’nın kahramanları, ne bugünde ne de geçmişte huzur buluyor ama. Çünkü bir kitabında, “gerçek nereye gizlenirse gizlensin arada bir yanıp söner,” diyen Toptaş, bu kez arada bir değil, sürekli yanıp sönen bir gerçekle tanıştırıyor bizi. Tezkere almasına rağmen bir türlü askerlikten terhis olamamış Ziya ve arkadaşlarının yaşadıklarını gerçekçi ama buna mukabil büyülü bir dil yardımıyla anlatıyor bize yazar.
Şüphesiz, aynı romanın bel kemiğini oluşturan mekâna ilk kez yer vermiyor yazar. Hasan Ali Toptaş’ın Yoklar Fısıltısı adlı kitabında yer alan “Yabu” öyküsünde de Suriye sınırında geçen bir hikâye anlatılıyordu. Yazar, Heba romanında hem bu öyküye, hem de kendisine göndermelerde bulunuyor romanın bir yerinde.  (Ziya, genç askere okuduğu kitabın yazarının kim olduğunu sorar. Cevap, yazarın kendisinedir: “Maalesef yazarını hatırlayamıyorum, dedi Seyfettin ellerini iki yana açarak; zaten pek yazar adına benzemiyordu yazarın adı. Hatırlamadığıma göre, demek ki önemli bir yazar da değildi.”) Otobiyografik bir hikâye olduğu zannı yaratacak kadar gerçekçi, etkileyici betimlemeler ve diyaloglarla örülmüş bir roman yazan Hasan Ali Toptaş, böylece kitabın kimi yerlerinde kendisiyle eğlense de, Heba baştan sonra kederli bir roman olmaktan kurtulamıyor yine de.
Edebiyatımızda bir dil ve kurgu ustası olarak öne çıkan Hasan Ali Toptaş’ın romancılığında, bu kitabın bir kilometre taşı olduğunu söylemek lazım öte yandan. Toptaş, onu okurla tanıştıran ve kısa sürede yoğun bir okur kitlesi edinmesini sağlayan Sonsuzluğa Nokta ve Gölgesizler gibi romanlarından sonra, peş peşe yayımladığı Bin Hüzünlü Haz ve Uykuların Doğusu adlı romanlarında daha çok dil ve kurgunun öne çıktığı yeni bir eşiğe vardı. Bu yeni eşikte, önceki romanlarında olduğu gibi, olayın etkili bir biçimde öne çıkmasından ziyade, adeta benzersiz cümlelerle kurulmuş dil ve kurgunun kendisinin bir roman kahramanı olarak ortaya çıkışına şahitlik ettik. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi Hasan Ali Toptaş, son iki romanındaki temel eğilimini geride bırakarak bu sefer yepyeni bir eşiğe varıyor. Yazarın ilk romanları ile sonrakiler arasında bir mutabakat çizgisinde yazıldığı izlenimi veriyor Heba. Dil, yazarın önceki romanları kadar önde değil ama bu sefer de varlığını gizli gizli hissettiriyor. Sıradan bir sahneyi bile çok etkileyici bir cümleyle resmediyor yazar. Ancak sayfalar boyunca karşımıza çıkan betimlemeler ve uzun cümleler, yerini kısa ama çok etkili cümlelere terk ediyor bu kez. Aynı değişiklik kurguda da karşımıza çıkıyor Heba romanında. Öncekilere göre daha kapalı değil roman, ama bu metnin açık olduğu anlamına da gelmiyor şüphesiz. Görünürde epey büyülü, zaman zaman parçalı bir hal alsa da başı sonu belli bir hikâye anlatıyor Toptaş. Ama bu romanı etkili kılan esas unsur, anlattığı olaydan ziyade, roman boyunca belirli bir duyguya çalışmasından alıyor gücünü. Kırılgan, yalnız, pişman, heba olmuş hayatların iç dünyasına eğilirken oradan benzersiz bir roman çıkarıyor Toptaş. Özellikle, anlatıcının bizzat kendisinin sahneye çıktığı final bölümü unutulmaz bir güzellikte.

Heba, Hasan Ali Toptaş’ın Uykuların Doğusu’ndan sekiz yıl sonra yazdığı altıncı romanı değil yalnızca. Şimdiden Türk edebiyatının başucu kitaplarından biri olmaya aday, benzersiz ve etkileyici bir roman aynı zamanda. 

0 yorum:

Yorum Gönder

ETİKETLER

12 Eylül (3) 1938 (1) Abdulhamid (1) Acılar İcat Eden (1) Adalet Ağaoğlu (2) Adorno (1) Ahmet Erhan (3) Alacakaranlıktaki Ülke (1) Aliye Sema (1) Almanya (1) Altın Ayı (1) Amanda (1) Amerika'nın Yanık Çocukları (1) Anlambilim (1) Anne ben geldim (1) Arap (1) Arya (1) Aslan ve Ressam (1) At (1) Avustralyalı (1) Aydın Şimşek (1) Ayrılık Provaları (1) Babalar ve Oğullar (1) Bağçe (1) Bana İsmail Deyin (1) Bana Sen Söyle (1) Baykuş Virane Sever (1) Behçet Çelik (1) Ben Gaomi Kuzeydoğu Bucağı (1) Berlin Film Festivali (1) Bıçağa Adanan Çocuk (1) Bildiriler (2) Bin Hüzünlü Haz (1) Bir Delilik Yapan (1) Bir Dersim Hikayesi (1) Bir Gemide (1) Birgül Oğuz (1) Bügün de ölmedim anne (1) Büyük Ustayı Ziyaret (1) Calvino (1) Celal Sılay (1) Cemil Kavukçu (3) Cennetin Kayıp Toprakları (1) Cevval Dayı (1) Clement Freud (1) Çehov (1) Çığlık (1) Demir Özlü (2) Denemeler (10) Dersim (1) Doğan Güzel (1) Dur (1) Düğüne (1) Edebiyat Nedir (1) Edebiyat Olayı (1) Edip Cansever (1) Edward Said (1) Eli Horowitz (1) Elias Canetti (1) Erdem Kurtuldu (1) Ergani (1) Eriyen Gelin (1) Ermeni meselesi (1) Esmer Dergisi Yazıları (2) Faruk Duman (1) Fasulyenin Bildiği (1) Feridun Andaç (1) Ferit Edgü (2) Gabriel Garcia Marquez (1) Galiçya (1) Gece Kelebeği (1) Geş Bin Ergani! (1) Giuseppe Tornatore (1) Hah (1) Hakan Günday (1) Hakkâri’de Bir Mevsim/O (1) Halide Edip Adıvar (1) Halil İncesu (1) Har (2) Hasan Ali Toptaş (2) Haydar Ergülen (1) Haydar Karataş (1) Heba (1) Herta Müller (1) Hesenê Metê (1) Hokusai (1) Ian McEwan (1) Irmak Zileli (1) İhsan Oktay Anar (1) İhsan Sait (1) İnci (1) İrene (1) İtalo Calvino (1) Jale Parla (1) Jennifer (1) Johan Baez (1) Johan Strauss (1) John Berger (1) Jon Scieszka (1) Jonathan Safran Foer (1) Jorge Franco (1) Joseph Roth (1) Joseph Trotta (1) Kasırganın Gözü (1) Keko (1) Kemal Tahir (1) Kenan (1) Kışi Ruhu (1) Kızıl Darı Tarlaları (1) Kindar Sabahı (1) Kitap Tanıtım Yazıları (15) Kitap Zamanı (1) Köy Enstitüleri (1) Küfran (1) Kürt sorunu (1) Kürtçe (1) Latin Amerika (1) Leonard Cohen (1) Leticia (1) Leyla Erbil (1) Mahir Günşiray (1) Mahmut Makal (1) Malcolm Brandbury (1) Mareşal Joseph Radetzky von Radetz (1) Marksiszm (1) Mavi Randevu (1) McEwan (1) Mehmet Atlı (1) Milliyet Sanat Yazıları (4) Mirza (1) Mo Yan (1) Murat Belge (1) Murat Gülsoy (1) Murat Uyurkulak (2) Murathan Mungan (1) Nancy (1) Necati Tosuner (1) Necatigil Şiir Ödülü (1) Neil Gaiman (1) Netamiye (1) Nick Hornby (1) Nilüfer Kuyaş (1) Nobel (2) Nurdan Gürbilek (2) Nuri Bilge Ceylan (1) O Muhteşem Hayatınız (1) Oğuz Atay (3) On İki Dağın Sırrı (1) Orhan Kahyaoğlu (1) Orhan Koçak (1) Orhan Pamuk (1) Osman Konuk (1) Oya Baydar (1) Ömer Madra (1) Ömer Türkeş (1) Özgür Gündem (1) Pîne (1) Post-yapısalcılık (1) Psikanaliz (1) Puslu Kıtalar Atlası (1) Qırıx (1) Radetzky Marşı (1) Reşat Nuri Güntekin (1) Romanya (1) Sahaf (1) Sahibinden Satılık (1) Sancı (1) Sartre (1) Semih Gümüş (2) Sencer ile Yusufçuk (1) Seray Şahiner (1) Sezin Öney (1) Silvan (1) Siyasi Abê (1) Solferino Kahramanı (1) Söyleşiler (1) Suskunlar (1) Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı (1) Suzan Sontag (1) Suzanne (1) Sylvia Platht (1) Şamatacı Suçlular ve Daha Fazlası (1) Şehirde Bir Yılkı Atı (1) Şerif Mardin (1) Şükrü Erbaş (1) Taşra Sıkıntısı (1) Tefail (1) Tek Bacaklı Yolcu (1) Telefon Bekleyen (1) Tene Yazılan Ayetler (1) Terry Eagleton (1) Tevrat (1) Tewlo (1) Tezer Özlü (1) Thomas Pynchon (1) Tol (1) Tom Thompson (1) Toni Morrison (1) Tori Amos (1) Tunceli (1) türk Öykücülüğü (1) Türkiye Ayağa Kalk (1) Umberto Eco (1) Uykuların Doğusu (1) Uzun İhsan Efendi (1) Üç Düş/Üş (1) Üç Kız Kardeş (1) Vahşetin Çağrısı (1) Vedat Nedim Tör (1) Virgül (1) Viyana (1) Wittgenstein (1) Yabu (1) Yalnızlıktan Devren Kiralık (1) Yara İzleri (1) Yaratıcı Yazarlık (1) Yavuz Ekinci (1) Yazıköy (1) Yedinci Gün (1) Yimou Zhang (1) Yoklar Fısıltısı (1) Yunus Emre (1) Yusuf Atılgan (1) Zazaca (1) Ziya (1) Ziyan Murat Uyurkulak (1) Zülkarneyn (1) Zweig (1)