Şamatacı Suçlular
ve Daha Fazlası
kitabında yer alan on bir öykücü arasında Nick Hornby, Jonathan Safran Foer,
Neil Gaiman gibi günümüzün önemli yazarları bulunuyor. Kitapta yer alan
öykülerin temel özelliği çoğunlukla çocukların dünyasından kimi önemli
meselelere bakılmış olması. Örneğin Nick Hornby’in, belki de bugüne kadar
yazılmış en iyi futbol öyküsü olan “Küçük Ülke” tastamam böyle bir öykü. İki
devlet arasında sıkışmış bir futbol sahası büyüklüğündeki ülkede yaşayan bir çocuğun
gözünden anlatılan öykü, eşsiz bir güzellikte. Küçücük ülkenin milli futbol
takımı, komşu ülkelerin futbol takımlarıyla yaptığı maçları bazen otuz-sıfır
gibi tarihi farklarla kaybetmektedir. Minik ülkenin hali San Marino’dan bile
daha içler acısıdır açıkçası. Ama öykünün kahramanı küçük çocuğun verdiği
taktikle, ülkenin milli takımı tarihinde ilk kez bir takıma on iki sıfır
yenilir. Ancak, milli takım oyuncuları tarihlerinde ilk kez bu kadar az gol
yemenin şerefine maçın sonunda zafer turu atar. Keza, Jon Scieszka’nın “Her
Biri Ayrı Satılır” öyküsü de benzer bir güzellikte. Tıpkı diğer öykülerde
olduğu gibi, bu öykünün kahramanları da yine çocuklar. İki çocuğun arasındaki
diyaloglar tamamen reklam cümleleri veya kimi klişe cümlelerle kurulmuş. İki
çocuk durmadan sohbet ederler ama gerçekte hiçbir şey konuşmamaktadırlar. Daha
doğrusu, sarf ettikleri cümlelerin tamamı reklamlardan alınmadır. Örneğin,
öykünün kahramanı kız, küçük çocuğa “rahatlamayı nasıl tarif edersin?” diye
sorar. Cevap, reklamlar dünyasından verilmiştir: “Bir tane alana ikincisi
bedava!” Başka bir yerde, öykünün kahramanını bir markette görürüz. Çocuk,
marketten su değil, “hayatın gerçek tadını” almıştır. Tamamen reklamların
dünyasına hapsedilmiş, tüketim çağının dinamikleriyle beslenen bir kuşağın
eleştirisi ancak bu kadar etkili bir şekilde yazılabilirdi. Üstelik, bu öykü
sadece günümüz tüketim toplumuna değil, Amerikan tarihine de şiddetli
eleştiriler de içererek tonunu bir kat daha koyultuyor kimi yerlerde.
Her
bir öyküsü çeşitli renkli resimlerle desteklenen Şamatacı Suçlular ve Daha Fazlası, günümüz dünyasına çok keskin bir
eleştiri içeriyor. Çoğu öykünün kahramanı çocuklar ama eleştirinin muhatabı genelde
yetişkinler olarak öne çıkıyor. Çocukluğun dünyasındaki şamata ve neşe kadar, büyüklerin
dünyasına dair keskin bir öfkenin izlerini bulmak da mümkün kitaptaki öykülerin
tamamında. Bunun en iyi örneğini, Clement Freud’un “Grimble” adlı öyküsünde
görürüz belki de. On bir yaşındaki Grimble adındaki küçük bir çocuğun başından
geçen öyküde, oldukça tuhaf bir anne ve baba üzerinden normal anne-babalara da
eleştirilerle karşılaşıyoruz. Peru’ya seyahate giden anne ile baba, Gribmle’a bir
takım notlar ve kısa mesajlarla göy kulak olmaya çalışırlar. Bir yandan Gribmle’ın
attığı her adımı hesaplarlar, ama diğer yandan uzakta bir gezidedir ebeveynleri.
Yer yer fantastik eğriler çizen bu öykünün yanı sıra, günümüz Amerikan
edebiyatının önemli yazarlarından Jonathan Safran Foer’ın “Altıncı Bölge” adlı
öyküsünün de aynı güzellikte olduğunu belirtmek gerekiyor. New York’tan yavaş
yavaş koparak Antartika’ya kadar sürüklenen Altıncı Bölge’nin hikâyesinin
anlatıldığı öykü, fantastik öğeler kadar tıpkı diğer öykülerde olduğu gibi
keskin eleştiriler içeriyor. Dahası, giderek Altıncı Bölge’nin varlığını
tartışmalı bir haşe getiriyor.
Sadece
yukarıda sözü edilen etkileyici öyküler yok bu kitapta. Şamatacı Suçlular ve Daha Fazlası’nda, aşırı kaygılı Farf’ın, canavarlardan
kaçan James’ın, Domuzburun ve Çetesinin, Seymur’un Son Dileği’nin, dünyanın en
ilginç Epikür masasının, sokakta bulduğu bir cep telefonunda işittiği garip bir
ses sayesinde yardıma muhtaç köpeklerin imdadına koşan Martin Alanzo’nun öykülerini
de anmamız gerekiyor muhakkak. Bütün bunların yanı sıra, Şamatacı Suçlular ve Daha Fazlası kitabında bir de çizgi hikâye
bulunuyor. “Kaşıklı E ve Gergin-3 Mor Yağmacılara Karşı” adlı çizgi öykü,
bildik çizgi öykü kalıplarının ötesine geçerek türün kendisini de tartışmaya
açıyor kanımca. Son olarak, kitabın derleyenleri kitapta yarım bir öykü
bırakarak, okuyucunun da bu kitap fikrine dâhil olmalarını sağlıyor. “Bitiremediğimiz
Hikâye” adlı yarım öykü, okuruna belirli bir yere kadar refakat ettikten sonra,
öykünün devamını yazma görevini biz okurlara bırakıyor. O zamana kadar şamatacı
suçlular, dost canlısı olmayan su kabarcıkları, kayıp bir ülke, sahipsiz cep
telefonları, gökyüzünden gelen yaratıklar, Peru’da kaybolan ebeveynler, Laf
Farf adlı bir adamın hikâyesini sindirmiş okurlar, ister istemez bu yarım
öyküyü tamamlamak zorunda kalacaklar. Biraz korku, biraz da şamatayla ister
istemez.
İthaki
Yayınları’nın özenli bir baskıyla okur karşısına çıkardığı Şamatacı Suçlular ve Daha Fazlası, hem günümüz Amerikan
edebiyatında özellikle öykünün yerini anlamak için bir başucu kitabı
niteliğinde, hem de tüketim toplumunun yetkin bir eleştirisi olarak öne
çıkıyor.
0 yorum:
Yorum Gönder